Etiketler

19 Nisan 2021 Pazartesi

EAST INDIA COMPANY (ÇEVİRİ)

 İngiliz Doğu Hindistan Firması olarak da bilinen firma resmi olarak (1600-1708) yılları arasında Governor and Company of Merchants of London Trading into East Indies ve (1708-1873) yılları arasında Birleşik Company of Merchants of England Trading to East India 31 Aralık 1600 yılında Doğu , Güneydoğu Asya ve Hindistana sömürü ticareti yapmak amacıyla kraliyet tüzüğüne dahil edilerek kuruldu.  Tekelci ticaret kurumu olarak başlayan firma 18 yy. başları ve 19 yy. ortalarına kadar İngiliz emperyalist politikalarına dahil olmuş ve ajan olarak rol almıştır. Buna ek olarak firmanın Çin'deki çalışmaları (19 yy) İngiliz etkisinin genişlenmesinde Katalizatör görevi almıştır. Firma Doğu Hindistan baharat ticaretini paylaşmak için kuruldu. Bu ticaret 1588 yılında İspanya Armadasının İngiltere tarafından yenilgiye uğratılmasına kadar İspanya ve Portekiz tekelindeydi ve bu yenilgi İngilizlere bu tekeli kırma şansını verdi. 1612’ye kadar ayrı bağımsız seyahatlerle yürütüldü ve ayrı ayrı abonelendirildi. Kalıcı hisselerin yükseldiği 1657’e kadar geçici anonim hissesi verildi.



Firma Doğu Hindistan adaları ( Şuanki Endonezya)’nda bulunan Hollanda ve Portekiz muhalefeti ile karşılaştı. Hollandalılar 1623  Amboina Katliamından sonra  ( İngiliz , Japon ve Portekiz tüccarların Hollanda otoriteleri tarafından idam edildiği olay ) firma üyeleri Adadan dışlandı fakat firmanın Hindistan'daki Portekiz yenilgisi sonrası Babür İmparatorluğundan ticari tavizler kazandı. Firma Doğu Hindistan'da pamuk , ipek ürünleri , çivit ve gühercik ticareti için yerleşti. Alanlarını İran körfezi , Güneydoğu Asya ve Doğu Asya'ya kadar uzattı.



1620 ‘lerin başında köle işçiliğine ve köleleştirilmiş insanların Güneydoğu Asya ve Hindistan'daki tesislere ve Angola'nın batısındaki okyanus ortasında bulunan St Hellen adasına taşıma başladı. Bu köleleştirilmiş insanlar Endonezya ve Batı Afrikadan gelmesine rağmen büyük çoğunlukla Mozambik ve özellikle Madagaskar gibi Doğu Afrika'dan geldi ve öncelikli olarak Hindistan ve Endonezya firma merkezlerine taşındı. Kölelerin büyük çaplı taşınmaları 1730-1750 yılları arasında yaygındı ve 1770’de sona erdi.

 


18 yy ortalarında pamuk ürün ticareti reddedilmesi sonrası Çin'den gelen çay ithali önem kazandı. 19 yy başlarında firma Çin'e yasadışı afyon satışı ile çay ticaretini finanse etti. Bu ticarete Çin muhalefeti sonrası Çinin yenilgisi ve ticari tavizler kazanan İngilizlerin yayılmasına sebep olan 1. Afyon savaşını hızlandırdı ve ikinci çatışma olan Ok Savaşı (Arrow war)  1856-60 sonrası Avrupalılar ticari haklar kazandı.



Orijinal firma kendi tekeline karşı çıktı ve rakip firmanın kurulmasına ve sonrasında 1708’de bu iki firmanın birleşmesine neden oldu. Birleşmiş firma 24 kurul ve komiteler aracılığıyla çalışacak şekilde organize edildi. Yıllık olarak Sahipler Kurulu veya Hisse sahipleri tarafından seçilirdi. 1757 de Bengalin kontrol altına alınması sonrası 1773’e kadar Hindistan politikası ; hisse senedi satın alması yoluyla oyların alınabildiği hisse sahipleri toplantılarından yönetilirdi. Bu düzenleme hükümet müdahalesine neden oldu. Düzenleme yasası (1773) ve William Pot küçük Hindistan yasası  (1784) ile Parlamento’ya bağlı düzenleme kurulu kuruldu. Bundan sonra firma yavaş yavaş ticari ve politik kontrolünü kaybetti. Ticari tekeli 1813’de kırıldı. 1834’den sonra İngiltere'nin Hindistan'daki ajansı olarak yönetildi. 1857 Hindistan  ayrılmasından sonra bu rolden yoksun bırakıldı ve 1837’de tüm tüzel kişiliklerinden vazgeçti.


https://www.britannica.com/topic/East-India-Company

 

 


2 Eylül 2019 Pazartesi

İKTİDAR HASTALIĞI VE YANSIMALARI


Özgürlük arayışları İnsanlık tarihi kadar eskidir . İnsan yaşadığı süre boyunca doğuştan gelen haklarını ve özgür yaşam kriterlerini ararken yine aynı insan tam tersi baskı yolları ile kısıtlama ve izale etme yollarını arar. İster dini olsun ister seküler her fikir özgür , ilerici , şeffaf olabilme gibi hasletlere sahip olma iddiası ile yola çıkarken kendi iktidarını oluşturduktan sonra baskıcı , muhafazakar ve ötekileştirici hüviyete bürünür. İşkence ile inançlarından vazgeçmeye zorlanan Museviler , İseviler ve Müslümanlar  inançları uğruna katliam yapmaktan çekinmeyen motivasyona sahip oldular. İşçi sınıfı ve proleteryanın insanca yaşaması uğruna mücadeleye soyunan Bolşevikler , devirdikleri Çar’ın hem şehrine hem de lüks hayatına ortak oldular. Çar döneminde yapılan zulümle yarışır şekilde hüküm sürdüler.

Maalesef insanın tabiatından kaynaklanan bu sürecin yaşadığı kültürle ve coğrafya ile açıklanma çabalarının zaman kaybından ibaret olduğunu düşünüyorum. Muktedir olma ve ele geçirme hırslarının sadece doğu dünyasına ait sorunlarmış gibi sunulması Batı dünyasının son yüzyıllarda iktidar hastalığına çare olacak argümanları doğru olarak kullanması ve yaşamasından dolayıdır.  Yoksa Batı dünyasına Pagan – Erken Hristiyan dönemi  çatışması ve Rönesans öncesi yaşanan olaylar fazlasıyla yetecektir.

Doğu-batı ekseninden bağımsız şekilde yaşadığımız topraklar bize son 2 yüzyılda hatırı sayılır örnekler sunacaktır. “Liberté, égalité, fraternité” yani Özgürlük , Eşitlik ve Kardeşlik diye haykıran İttihad ve Terakki mensupları iktidar sahibi olmasından sadece birkaç yıl sonra adı muhalif gazeteci ve siyasetçi suikastlerine ve cinayetlerine bulaşacak karanlık dönemin korku unsurlarından en güçlüsü olarak muktedir olmanın azametini ve hazzını yaşayacaktır. Keza bu partiye iktidar yolunu açanlar dönemin mazlumları gibi görünseler de dünün istibdatçı eli sopalı zalimleriydi. Sanıyorum Sultan Abdülaziz dönemi sonrası yönetim modelimize “Rövanşist Parlamenter “ adını versek çok da abartmış sayılmayız.

Hüseyin Avni paşanın ilk darbe girişimi ile başlayan süreç Sultan Abdülhamit’in Yıldız mahkemelerinde karşılık bulmuştur. Sonrasında Hareket Ordusu ile İttihat Terakkinin Sultan Abdülhamit’i devirmesi ve Babıali baskını ile kendini muktedir sayanlar 1.Dünya savaşı ile paramparça oldular. Zira Cumhuriyet döneminde dahi İttihat Terakki mensuplarına yaşam hakkı tanınmayıp İzmir Suikasti ile tarihten isim olarak silinmişlerdir. Çünkü artık devrin iktidar sahipleri Gazi’nin etrafından toplanan ve kendilerine sonrasında Kemalist denilecek Türk milletinin makus talihini değiştirecek ilerici çağdaş muasır medeniyet seviyesi çıkaracak insanlardı. Aslında dönem itibariyle hatırı sayılır müspet manada tarihe geçecek icraatleri vardır. Edebi , sanayi , ticari ve tarihi birçok alanda Cumhuriyet dönemi övgüyü hak edecek bir dönem olmasına karşılık iktidar hastalığının pençesinden kurtulamayarak muhafazakar kesimin çoğunluğunun hala kızgınlık ve nefretle andığı bir dönem izleri bırakmıştır. İnançlarının ayıplandığı , senelerce tahkir edildikleri iddiası ile dolmuş bir toplum 1950 seçimleri ile Demokrat Partiyi iktidara getirmiştir. Peki dünün mazlumları adalet ve hikmetle mi davranmıştır ? Tabiî ki hayır. Zira onlarda Rövanşist parlamenter sistemin bir parçası olarak CHP’nin mal varlığına el koyma , İsmet İnönü’yü taşlatma ve Hüseyin Cahit Yalçın’ı 79 yaşında hapse gönderme gibi birçok dikta rejim marifeti agresif uygulamaya imza attılar. 27 mayıs 1960 tarihleri geldiğinde Darbeci Komite öyle aşağılayıcı ve acı bir dönem yaşattılar ki Adnan Menderes’i bahsi geçen konularla kimse anmayacaktı. Çünkü artık kendisi de mazlum ve mağlup idi.

Günümüze kadar devam edecek tenis topu gibi gidip gelmelerin bir sonunun olmasını ümit edenler hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Fakat umutsuz ve ümitsiz değiliz. Tarihte ve zamanımızda  bu hastalığa çare bulmuş toplumların reçetelerini incelemek ve adapte etmek gelecek nesillerimizi kurtaracaktır. Bu uğurda tek kutsalın her canlının onurlu yaşam hakkı olduğu inancı üzerinde birleşen kahramanlara ihtiyaç olacaktır. Ve bu hususta ortak yaşam belgesi niteliğinde bir anayasa yazacaksak ilk sayfasına bunları yazmak isterdim.

" Bireyi çoğul gören , insanın nasıl ve ne amaçla yaşaması gerektiğini dikte eden , kaşları çatık bana kendi doğrularını parmak sallayarak öğretmeye çalışan , kendi kutsalının salt doğru olduğunu ve bizi kurtarmaya geldiğini söyleyen , farklı olanı ötekileştiren , kabul etmeyeni lanetleyen her Kişi , her Fikir , her İnanç , her Toplum , her Güruh , her Lider kardeştir ve Biz Sizden Değiliz"